31 Ekim 2010 Pazar

Closer

(I love her because she doesnt need me)

26 Ekim 2010 Salı

kıssadan hisse,kıssadan hisse,cevap ver hisse

*iş yerinden bi arkadaş, kız arkadaşıyla ayrılmış. tuvalette muhabbet ediyoduk. kim ayrıldı dedim. farkedermi dedi, sonuçta bitti. artık her hangi bir şekilde alakam olmuycak onla, en azından eskisi gibi.şeyim elimde öylece işemeye devam ettim.düşüncelere daldım. ne kadar da doğruydu dedikleri. bitince kazanan yada kaybeden yoktu aslında. bitiyodu sadece,olan buydu. way aqyim dedim hakkaten, böyleyken böyledi..
*madonnanın bi filmi vardı bu böle zengin bi hatun herkese her istediğini yaptırıyo gemideler vs. sonra bi elemanla mahsur kalıyolar adada herif bi yerden sonra sikerler diyo veriyo madonnaya ayarı. güç elinden gidince kölesi yapıyodu resmen madonnayı. sonra aşık oluyolardı felan fişman. benim bi patron var sağolsun bu gün bana fırça kayarken o geldi aklıma. ulan bunla böle bi adada yalnız kalsam tutsam kısa sarı saçlarından vursam küçük götüne şaplağı. böle salak bi sırıtış yüzüme yerleşti sonra :)

*birden aşırı neşeli arsız bir mutluluk kaplarken 2dakka sonra en yorgun en bezgin en umursamaz biri oluyorum.neye dalalet bu? yedim iyce kafayı sanırsam.

*sıçacam işinede,sabah karanlıkda kalkıp akşam karanlıkda eve dönmelere,tıklım taşak otobüsünede,iş yerindeki gerzek muhabbetlerede. gün geçsin diye yaşanır mı aqyim ya bune böle. pöff..

*eh artık zamanı geldi,bu kadar yas yeter...




22 Ekim 2010 Cuma

uyku akar gözlerimden,doldururum şişelere.


kendim içmem amma,
satarım meyhaneye.




19 Ekim 2010 Salı

büyük beklentiler,küçük eklentiler

*yatakdan sallandırdığım ayaklarıma bakıyordum.çok istediğim halde yüzüne bakamıyor,bir şeylerin ters gittiğini anlıyordum.biten rüyadan düşerek uyanmak gibi havada asılı kalmıştı sanki herşey.sonra histerik bir halde bana dönüp "şunu bilmeni istiyorum ve şimdi söyliyeceklerimi duyman gerek. madem benimle birlikte olmak istiyorsun beni tanı. ben 2 kere çocuk aldırdım..!." ne dememi bekliyordu ki. Geçmişinin benimle yaşanmadığı için bir hiç olduğunu söylesem gücenek,belkide sünepe olduğumu düşünecek,"böyle bişe kabul edilemez" diyip assam kessem maço tavırlarıyla "ben gidiyorum" desem bana dar görüşlüsün diyecekti. hiç bir şey demedim. diyemedim de açıkcası çünkü gerçekten aklıma hiç bir şey gelmiyordu.ayaklarıma bakmaya devam ettim. orda duran o güzel yaratığın varlığı yüreğimi burkuyordu.benim için o an önemli olan tek şey onunla birlikte olduğumdu. hepsi bu.

*aslında insanı mutsuz eden şey zamanını iyi değerlendiremediğini düşünmek. yani bu hayat benim ve zaman ellerimden akıp giderken, akranlarımın çok şey yaptığını düşünüp kendimin hiç bişe yapamadığını hissetmek gibi. sanki sınavlarda herkes soruları yapıp bitirmişde ben daha kitapcığın yarısına bile gelememişim ,bütün sorularada yanlış cevaplar vermişim gibi. okulu biteremediğim zamanlarda okulu bitirenlere karşı baktığım gıptayla bakıyorum etrafımdakilere. tecrübe etmem gereken pek çok şey var daha,yapmam gerektiğini hissettiğim. bir çok yere gitmeliyim. bir çok kişi beni sevmeli ve ben bir çok kişiyi sevmeliyim. tanımalı tanışmalıyım. ama ben yapamıyorum sanki.hep bir eksiklik duygusu hep bir yarım kalmışlık. gerçi sonra siktir ediyorsun. tembellik bir kere kanına işledimi karda yattığında seni öldüren tatlı uyku gibi güzel geliyor. kimin umrunda diyorsun bi zman sonra,yapanda ölüyor yapmayanda...

*en çok neyi istersin şuan diye sordu. şuan en çok bir kadının sıcaklığını isterdim dedim. o ipeksi teni, etin pempe şefkatini, dişiliğin kokusunu. hafif tüylü bir kukunun sıkılığını ve diri göğüslerin yumuşak baskısını hissetmek isterdim.bir olmak isterdim ve o mükemmel bir kaç saniyelik anın tanıdı çıkarttıkdan sonra yorgun argın yatakda sarılıp sızmayı isterdim dedim.
bir daha görüşmiyelim bile demeden gitti. dürüst olmak çoğu zaman ters tepebiliyor. halbuki onları ne kadar sevdiğimi hiç biri göremiyor. kadınlar,mükemmel yaratıklar...

17 Ekim 2010 Pazar

yeah, it's over now, but I can breathe somehow


When its all gone wrong, it's hard to be so strong

14 Ekim 2010 Perşembe

bilmiyorum,bilemiyorum...

bazen öylece donup kalırım,bu benim lan derim. ofisde masamın başında sallama çayımı bardağa batırıp çıkarırken bunları yapan benim derim. başkalarının gözüne nasıl gözükürüz acaba. başkaları benim gözümde nasılsa bende onlar için öylemiyim ki?etten yapılmış bir öbek. kasap reyonunda duran organik benzerlerimizle aramızdaki tek farkımız kendi başımıza hareket ediyor oluşumuz heralde :)
bir sürü ses telefonlar koşturmacalar falan filan. klavye tıkırtıları,beyaz ekran önünde duran zombiler. nefret edilen işler ama yıllarca sürdürülen rutinler.rutini sürdürmek için para denilen şeye köle olmuş bedenler. tüketmek ,üretmek,hizmet etmek ve tekrar tüketmek,vs vs. sabah durakda
oturan kediyi severken üstüme çıkmasına izin vermem çünkü üzerim tüy olur. otobüs gelir ve binerim. kedi arkamdan mahsunlaşmaz çünkü sikinde değilimdir. onun aradığı yatmak için sıcak bi yerdir. esner ve yatmaya devam eder. işte bu kedi gibi sikimde olmamasını isterdim hiç bişeyin. size muhtaç birileri varsa sorumluluk adı altında bırakıp gidemiyorsanız birilerini eh ozaman sıçıyorsunuz işte. artisliğiniz bi yere kadar sürer. siktir etmişliğiniz haftasonları ile sınırlıdır yada tatillerle. zengin,zeki,güzel yada yakışıklı değilseniz kıvanç duyacak bişeyinizde yoksa yani elinizde işte ozman daha bir çekilmez olur sabah uyanmaları.genemi aqyim demekten bitap düşersiniz.
size akıl verenleri dinlersiniz.hani bir laf varya akvaryumu yazmak akvaryumda yaşamakdan kolaydır diye,işte aynen öyle. hele birde ordaki balığın tersine unutamıyosanız bazı şeyleri akvaryumdan bir an önce dışarı atlayıp hava soluyup boğulmak en iyisi diye düşünebilirsiniz çoğukez. buna cesaretinizde yoktur gerçi. sikko mükemmellikdeki yada öyle zannetikleri hayatlarında sikkodan insanlar arasında öyle sikkodan yaşarsınız sonra. yıllar geçer,kendiniz gibi sikko bir kişi bulup mal mal biraz daha yaşamaya devam edersiniz. kimsede demezki bu kadın yanlış kadın,bu adam yanlış adam,bu iş yanlış iş,bu hayat yanlış hayat,
sen yanlış biri olarak yanlış yerde dünyaya geldin diye...

5 Ekim 2010 Salı

arkanı dönüyorsun

ve usulca kendinden vazgeçiyorsun.



3 Ekim 2010 Pazar

ben insanların iyilik meleğiyim


bugün 12 olmadan yatıcan,söz ver.
söz.
sözmü?
söz.
sözmü dedim?!
söz dedim ya!!
bununla birlikde tam 3 kere söz vermiş oldun,sözünü tut...

*hiç bir zaman tutamadım.
**bi kendine gel genco...

2 Ekim 2010 Cumartesi

tanrım geldim yoktun..

işte ben aşık olunca aynen böyle hissediyorum. yeni bir heyecan, yaşama sevinci, umut.
insan daha başka ne ister ki şu hayattan...


*zaten sanki her baktığım yerde sen,herkes biraz sen.