31 Mayıs 2010 Pazartesi

üzgün adam

üzgün bir adam varmış. o kadar üzülür okadar üzülürmüş ki üzüldüğüne bile üzülürmüş. kimseyle konuşmak istemezmiş. iş yerinde üzgün yolda üzgün evde bile üzgünmüş. arkadaşlarının arasında üzgün ailesinin yanında üzgünmüş.dünyanın en kederli en mutsuz insanıymış. sonra bir sabah uyanmış ve neden üzgün olduğunu unuttuğunu farketmiş.üzüntüsü mü onu, omu üzüntüsünü var etmiş bilememiş...

27 Mayıs 2010 Perşembe

ben insanlara duymak istedikleri şeyleri söylerim

HBA paylaşmış hoşuma gitti.
yarın takım giymek zorunda değilim.
yollar kalabalık olmasın.
bide hava çok sıcak olmasın.
iş güç de pek yoğun olmazsa sevinirim.



Drink up baby down
Are you in or are you out?
Leave your things behind
'Cause it's all going off without you
Excuse me, too busy, oh writing your tragedy
These mishaps you bubble wrap
When you've no idea what you're like

So let go(so let go), jump in
Oh well, whatcha waiting for?
It's alright
'Cause there's beauty in the breakdown
So let go(oh let go), just get in
Oh, it's so amazing here
It's alright
'Cause there's beauty in the breakdown

It gains the more it gives
And then it rises with the fall
So hand me that remote
Can't you see that all that stuff's a sideshow?
Such boundless pleasure
We've no time for later now
You can't await your own arrival
You've 20 seconds to comply

So let go(so let go), jump in
Oh well, whatcha waiting for?
It's alright
'Cause there's beauty in the breakdown
So let go(yeah let go), just get in
Oh, it's so amazing here
It's alright
'Cause there's beauty in the breakdown

Hang your head your head High
Hang your head your head mm hey-yeah-yay
Hang your head your head High
Hang your head your head mm hey-yeah-yay

So let go, jump in
Oh well, whatcha waiting for?
It's alright
'Cause there's beauty in the breakdown
So let go,(Oo let go), just get in
Oh, it's so amazing here
It's alright
'Cause there's beauty in the breakdown

Mmm Breakdown,
Cause There's beauty in the breakdown
Mmm hey-yeah-yay Breakdown, So amazing here.
Cause there's beauty in the breakdown!

25 Mayıs 2010 Salı

hödö


bugün o kadar yorgundum o kadar yorgundum ki o kadar yorgundum yane.
keşke beni neşelendirecek bir şey bulsam,sabahları uyanmamın bir anlamı olsa.günaydın diyenlere gülümseyip günaydın diyebilsem. akşam sevinçle eve dönsem. haftasonuna az kaldı diye sevinsem.deli bir sevgilim olsa, arasam "naber? hadi bana herşeyi anlat" desem, falan filan...



I've had enough
of this parade
I'm thinking of
the words to say
We open up
unfinished parts
Broken up
it's only love

And when I see you then I know
it will be next to me
And when I need you then I know
you will be there with me
I'll never leave you

Just need to get closer, closer
Lean on me now
Lean on me now
Closer, closer
Lean on me now
Lean on me now

Keep waking up (waking up)
without you here (without you here)
another day (another day)
another year (another year)
I seek the truth (seek the truth)
We set apart (we set apart)
Second dance
Second chance (a second chance)

And when I see you then I know
it will be next to me
And when I need you then I know
you will be there with me
I'll never leave you

Just need to get closer, closer
Lean on me now
Lean on me now
Closer, closer
Lean on me now
Lean on me now
Lean on me now

And when I see you then I know
it will be next to me
And when I need you then I know
you will be there with me
I'll never leave you

Just need to get closer, closer
Lean on me now
Lean on me now
Closer, closer
Lean on me now
Lean on me now
Lean on me now

Closer, closer
Closer, closer

24 Mayıs 2010 Pazartesi

Yeah, it's over now

halinden memnun olmayanların gerçekten birazcık cesaretleri olsaydı çokdan mezarda olurlardı.
ama hala burda olduğuna göre ya hayatından memnunsun yada korkaksın demektir.

*eve gelirken yolda birine araba çarpmıştı.yanından geçip giderken ölü gözlerine takılıp kaldım. sonra ben dahil otobüsdeki herkes o adamı unuttu ve yaşamaya devam etti...



Yeah, it's over now, but I can breathe somehow
When it's all worn out, I'd rather go without

You know it's been on my mind
Could you stand right there
Look me straight in the eye and say
That it's over now

We pay our debt sometime

Well it's over now, yet I can see somehow
When it's all gone wrong, it's hard to be so strong

You know it's been on my mind
Could you stand right there
Look me straight in the eye and say
That it's over now

We pay our debt sometime
Yeah, we pay our debt sometime
We pay our debt sometime
Yeah, we pay our debt sometime

Guess it's over now, I seem alive somehow
When it's out of sight, just wait and do your time

You know it's been on my mind
Could I stand right here
Look myself in the eye and say
That it's over now

We pay our debt sometime
Yeah, we pay our debt sometime
We pay our debt sometime
Yeah, we pay our debt sometime

23 Mayıs 2010 Pazar

veni,vidi



fulugtag,fulugtag dedikleri 3 saatlik sıcağın tepenize geçmesi, 100.000 insan kalabalığı vede hede hödeymiş meğer.eğlenmedim ben hacı,gaz verenlere uyupda gitmeyin seneye. atlayan siz değilseniz bi hikayesi yok.alkol yoksa eğlence zaten yok.hepside çakıldı mal gibi. bir tane doğru düzgün uçan varmış onuda kaçırdık.gerçi insanlar hevesliydi çoluk çocuk teyzeler çiftler evliler boşanmışlar herkeş ordaydı.millet çimlere uzanmış oh dedim keyif size. ellerinde içkileri. uçurtma uçuran foto çeken. herkes mutlu mesut gibiydi aslında. özenmedim değil.
sonra emrenin migreni tuttu gitti,serapın çarpıntısı tuttu gitti. bende boynum bükük e nabbim bari diyip otobüse bindim evime gittim. amele gibin yandım. ibiş gibiyim.
*yada yok yok iyiydi. burdan emek eden herkese brevo diyorum,aferin diyorum,öpüyorum.:)

21 Mayıs 2010 Cuma

olur öyle

*her bi bok da beni buluyo diyenlere.
**içimde bi sevinç var la bugün nedense :)



i can't sleep tonight
everybody saying everything's alright
still i can't close my eyes
i'm seeing a tunnel at the end of all these lights
sunny days
where have you gone?
i get the strangest feeling you belong
why does it always rain on me?
is it because i lied when i was seventeen?
why does it always rain on me?
even when the sun is shining
i can't avoid the lightning
i can't stand myself
i'm being held up by invisible men
still life on a shelf when
i got my mind on something else
sunny days
where have you gone?
i get the strangest feeling you belong
why does it always rain on me?
is it because i lied when i was seventeen?
why does it always rain on me?
even when the sun is shining
i can't avoid the lightning
oh, where did the blue skies go?
and why is it raining so?
it's so cold
i can't sleep tonight
everybody saying everything's alright
still i can't close my eyes
i'm seeing a tunnel at the end of all these lights
sunny days
where have you gone?
i get the strangest feeling you belong
why does it always rain on me?
is it because i lied when i was seventeen?
why does it always rain on me?
even when the sun is shining
i can't avoid the lightning
oh, where did the blue skies go?
and why is it raining so?
it's so cold
why does it always rain on me?

19 Mayıs 2010 Çarşamba

hımm

elimden gelse pek çok kişiyi eşşek sudan gelene kadar ıslak odunla döverdim. bir güzel zopalardım. bencillikleri ve yaptıklarının, karşılarındaki kimselerde yaratacağı tahribatı göremiyecek denli körleşmiş gözlerini bir bir açardım. kaçıp gitmeyin sevgili dostlarım. imkanınız olduğu anda kalbinize saplanmış çatalı bükmelerine izin vermeden çekip bulduğunuz herhangi bir yerlerine saplayın. kayıtsızlık yapılması gereken şey değil. boşvermişlik de değil. seni üzenleri üzme fırsatın yitip gitmişse sen de üzecek yeni birilerini bul.
p.s.ama senin bunu yapamıyacağını ikimizde biliyoruz değil mi?


*hayatını yöneten şeylerden birisi de dopamindir

18 Mayıs 2010 Salı

ütü adam

bu hayat benim ve ben hayatımı seviyorum.
evet gerçekten seviyorum .



*Birine gününün nasıl geçtiğini sorduğunda bunu sormanın sebebi kendi gününü anlatmak istemendir.
Birine aşık olmanın sebebi, onun sana aşık olmasını istemen.

**Kimse size bakmıyorken, insanları delip geçene dek süzebilirsiniz. Bakışınızı yakalayacağı için asla o kadar uzun bakamayacağınızdan normalde göremeyeceğiniz detayları yakalarsınız, bu, bu da sizin intikamınız olur.

*** Ve bazen sakat kalmak insanın lehine olabilir. Vücutlarına halkalar takan, dövme yaptıran, tenini dağlayan, derisini kazıyan bütün o insanları düşünün..sonuçta o ya da bu şekilde dikkat çekiyorlar.

- “Şimdi,” diyor Kurşuni dudaklar, “az önce yaptığın gibi bana bütün hikayeni anlatacaksın. Hepsini yazacaksın. Bana bütün hikâyeni tekrar tekrar anlatacaksın. Bana bütün yürek parçalayıcı boktan hikâyeni anlat.” Bu kraliçe Brandy kemikli uzun parmağını bana doğru uzatıyor.
“Anlattığın şeyin” diyor Brandy, “sadece bir hikâye olduğunu anlayacaksın. Ve aynı şeyleri bir daha yaşamayacağını. Anlattığın hikâyenin sadece kelimelerden ibaret olduğunun farkına vardığında, geçmişini bir kâğıt gibi buruşturup çöpe atabildiğinde,” diyor Brandy, “işte o zaman senin kim olacağına karar vereceğiz.”

17 Mayıs 2010 Pazartesi

01:01

bi gömleği tam 35 dakikada ütüliyebildim. o senin eşşekliğin dersen haklısın derim.

*hediye ettiğin tişörtü giydim bugün. tam 1 sene sonra ilk defa.
**hatırlıyomusun bi foto almıştım senden. kafanımı nereni yardıkdan sonra çekildiğin. çok çirkinim boşver o fotoyu demiştin. cüzdana koymuşum, öyle kredi kartını alırken arasından düştü,hüzünlendim..

16 Mayıs 2010 Pazar

Seasons In The Sun


*eve yeni girdim lakin çok duramıyacam çaardılar madem gitmenk gerenk...
**insanlar değişmez domine.
***bazen önemli olan ne düşündüğün değil ne yaptığındır...

15 Mayıs 2010 Cumartesi

when you're strange -faces come out of the rain

bugün işten sonra atladım gittim hiç bilmediğim yerleri gezdim. sanki gidecek bir yerim varmış da,bir yerlere geç kalmışım gibi acele acele yürüdüm durdum.hafif bir yağmur başladı sonra.toprak kokusu her yeri sardı.derin derin içime çektim. aklımdan bir yer uydurup filanca yer nerede diye sordum. işin komiği çok az insan bilmiyorum dedi. nasıl bir yardım aşkıyla tutuşuyosak artık olmayan bi yeri bile tarif edebiliyoruz. "100 metre ilerle, ilerde sağda" yada "düm düz yürü karşına çıkacak" veya "yol ayrımından sola dön biraz git orda kime sorsan gösterir" vs vs
ben de bir manyağım ki nelerle eğleniyorum. ne concik adamım ya.
lakin nedense herkes üzgün gibiydi. yada bana mı öyle geldi,bilemedim...



bu arada 10 sene evvel bugün ilk kez bir kızla öpüştüm.
8 sene evvel bugün izmirde bir hastane koridorunda elimde diren tüpümle geziyordum.
4 sene evvel bugün ilk kadrolu işime girdim.
3 sene evvel bugün kadıköyde hayatımın en kötü dayağını yedim.
1 sene evvel bugün mutlu biriydim.
2 ay önce bugün yeni işime başladım
1 hafta önce bugün sarhoştum...
1 yıl sonra nerede olurum,bilemiyorum...

*eskilerden gidiyoz bu aralar hadi bakalım :)
**siyah bi takım aldım, cenaze için hazırım.
***pazartesi modadayım arkadaş mekan açmış gideyim.
****salı işimdeyim gücümdeyim

13 Mayıs 2010 Perşembe

awek



hoydeee :D

12 Mayıs 2010 Çarşamba

Weep little lion man

W

Weep for yourself, my man,
You'll never be what is in your heart
Weep little lion man,
You're not as brave as you were at the start
Rate yourself and rape yourself,
Take all the courage you have left
Wasted on fixing all the problems that you made in your own head

But it was not your fault but mine
And it was your heart on the line
I really fucked it up this time
Didn't i, my dear?

Tremble for yourself, my man,
You know that you have seen this all before
Tremble little lion man,
You'll never settle any of your score
Your grace is wasted in your face,
Your boldness stands alone among the wreck
Learn from your mother or else spend your days biting your own neck

But it was not your fault but mine
And it was your heart on the line
I really fucked it up this time

Didn't i, my dear?

9 Mayıs 2010 Pazar

Anlaman gereken tek şey, pişman bir bok çuvalı olup çıktığındır.

Bunu okuduğun zaman hatırladığından daha yaşlı olacaksın.

Senin karaciğer lekelerinin resmi adı hiperpigmentli lentigine’dir. Kırışıklığın anatomideki resmi adı ise rhytidosis’tir. Suratının üst kısmındaki çizgiler, yani alnındaki ve gözlerinin çevresindeki rhytidosis’ler dinamik kırışıklardır, bunlara hiperfonksiyonel yüz çizgileri de denir ve deri altındaki kasların hareket etmesiyle oluşurlar. Suratının alt kısmındaki çoğu kırışıklık güneş ve yerçekiminin oluşturduğu statik rhytidosis’lerdir.
Aynaya bakalım. Haydi aynada yüzüne bak. Gözlerine, dudaklarına bak.
Karşında en iyi bildiğini sandığın şey duruyor.
Derin üç temel katmandan meydana gelir. Dokunabildiğin kısmına stratum corneum denir; alttaki yeni hücreler tarafından yukarı itilen ve ölü deri hücrelerinden meydana gelen yassı bir katmandır. Dokununca hissettiğin o yağlı şey, seni mikrop ve mantardan koruyan yağ ve ter tabakası, asit katmanıdır. Onun altında dermis yer alır. Dermis’in altındaysa bir yağ tabakası vardır. Yağın altında yüzündeki kaslar yer alır.
Belki bunların hepsini Güzel Sanatlar Akademisi’ndeki 201 kodlu anatomi dersinden hatırlıyorsundur. Ama belki de hatırlamıyorsundur.
Üst dudağını yukarı kaldırdığında –en öndeki dişin, hani şu müze bekçisinin kırdığı dişini gösterdiğinde - levator labii superioris kasın harekete geçmiş demektir. Dudak büken kasın. Haydi yaşlı bir atın sidiğini kokluyormuşsun gibi yapalım. Kocanın arabanızda az önce kendini öldürdüğünü hayal et. Dışarı çıkıp sürücü koltuğundaki pisliğini temizlemek zorunda olduğunu hayal et. Sahip olduğun tek arabanın bu olduğunu bilen herkes bakarken, işe gitmek için hala bu leş kokan paslı demir yığınını sürmek zorundaymışsın gibi yapalım.
Bunlar sana herhangi bir şey hatırlatıyor mu?
Normal bir insan, bundan çok daha iyisini hak ettiği kesin olan normal ve masum bir insan, bütün gün garsonluk yaptıktan sonra eve dönüp kocasını arabada boğulmuş ve altına işemiş vaziyette bulur ve bir çığlık atarsa, oribülaris oris’i yırtılacak kadar gerilmiş demektir.
iki yanından çıkıp burnuna uzanan derin çizgilere burun-dudak kıvrımı denir. Bazen de “dudak bükme çizgileri”n olarak anılır. Yaşlandıkça yanağının içindeki minik yuvarlak yağ topağı, ki bunun anatomideki adı elmacık kemiği yağıdır, aşağıya doğru çöker ve nihayetinde burun-dudak kıvrımına dayanarak suratına sürekli olarak dudak büküyormuşsun gibi bir ifade verir.
Bu sadece küçük bir hatırlatma dersi. Adım adım.
Birazcık bilgi tazeleme. Olur da kendini tanımazsın diye.
Şimdi kaşlarını çat. Üçgen kasların, orbikülaris oris kaslarının uçlarını aşağıya çekiyor.
Babasını deliler gibi seven on iki yaşında bir kız çocuğu olduğunu farz et. Babasına her zamankinden daha çok ihtiyaç duran ergenlik çağına bile girmemiş bir kız çocuğusun. Babasına her zaman yanında olacağına dair güven duyan. Her gece ağlayarak yatağa girdiğini, sımsıkı yumduğun için gözlerinin şiştiğini hayal et.
Çenendeki “portakal kabuğu” görünümüne, şu “dalga dalga” tümseklerin oluşmasına mentalis kasın sebep oluyor. “Somurtma” kasların. Ağzının kenarından çenene inen ve her sabah gittikçe derinleştiğini fark ettiğin şu kaş çatma çizgilerine kukla çizgileri deniyor.Kaşlarının arasındaki kırışıklıklar ise glabellar çizgileri. Şişkin gözkapaklarının sarkmasına ptozis deniyor. Göz kenarlarındaki rhytidosis’lerin, yani “kaz ayakları”n günbegün derinleşiyor ve Tanrı aşkına sen daha sadece on iki yaşındasın.
ne olduğunu bilmiyormuşsun gibi yapma.
Bu, senin yüzün.
Şimdi gülümse – eğer hala becerebiliyorsan.
Bunlar elmacık kemiklerindeki ana kaslar. Her kasılma etin çekilip ayrılıyor, aynen oturma odandaki pencere perdelerini açık tutan şeritler gibi. Aynen tiyatro perdesini çeken kablolar gibi her gülüşün bir açılış gecesi. Bir prömiyer. Kendini ortaya koyuyorsun.
Şimdi de, yaşı geçkin bir anne tek oğlu intihar ettiğinde nasıl gülümserse öyle gülümse. Gülümse ve eşiyle ergenliğe girmemiş kızının ellerini okşayarak, onlara üzülmemelerini söyle – her şey gerçekten yoluna girecek. Gülümsemeye devam et ve uzun beyazlamış saçlarını topla. Yaşlı hanım arkadaşlarınla briç oynamaya git. Burnunu pudrala.
Çenenin altından, yani gerdanından sarktığını ve günbegün büyüyerek daha da fazla titrediğini gördüğün o kocaman korkunç yağ tabakasının adı submental yağı. Boynundaki halka halka çizgilere yatay boğun bandı deniyor. Yüz, çene ve boynunun yavaş yavaş sarkması, yerçekimin süperfisyel müsküloaponörotik sistem’ini aşağıya çekmesinden kaynaklanıyor.
Tanıdık geliyor mu?
Eğer kafan biraz karıştıysa rahatla. Endişelenme. Bilmen gereken tek şey bunun senin yüzün olduğu. Bu, en iyi bildiğini sandığın şey.
Bunlar derindeki üç katman.
Bunlar hayatındaki üç kadın.
Epidermis, dermis ve yağ.
Karın, kızın ve annen.
Eğer bunu okuyorsan, gerçekliğe yeniden hoş geldin. Burası, gençliğinin bütün o muhteşem ve sınırsız potansiyelinin vardığı nokta. Bütün o yerine getirilmemiş vaatler. Hayatında geldiğin yer karşında duruyor.
Adın Peter Wilmot.
Anlaman gereken tek şey, pişman bir bok çuvalı olup çıktığındır.

chuck palahniuk

8 Mayıs 2010 Cumartesi

jamais vu



bazen beyniniz record etmeyi durdurur. parça parça orda burda kendinize gelirsiniz. artık ne içtiysem bugün. halbuki herşey herzman ki gibi başladı.sabah kalktım,traş oldum. işe gittim. sonra öğlen taksime gittim. sonra birden bi yerde ıslak hamburger yiyodum.. sonra nevizadedeydim. sonra pi deydim . yanımda kim vardı?
onu bırak en son kilisede otururken buldum kendimi. elimde bir mum suya batırdığımı hatırlıyorum hayal meyal.biriyle biyerlere koşturuyodum sonra"artık gitmem gerek gidebilceksin demi eve?"dedi sanırım biri. metrodaydım bi ara. sonra otobüsde. sonra asansörde aynanın soğukluğunu hissettim alnımda,karanlıkda bir başıma 2. katta. ne kadar orda öylece durdum hiç bi fikrim yok. biri film şeritlerini kesmiş de alakasız yerlerde yapıştırmış gibi. elime birşeyler yazmışım silinmiş. ben ne yaptım böyle. foto çekmişim ne alakaysa kilisede. gerçekten hatırlamıyorum. yoksa eski şeyleri zihnim birleştiriyomu kendi kafasına göre. bunca saat nerdeydim peki ben. dostum halin bu son zamanlar inan iyi değil. hemde hiç iyi değil..

****kendini sevmeyen insan hiç kimseyi sevemezmiş. sevilmeyi hak etmediğini düşünen insanı da zaten kimse sevmezmiş. değil mi benjamin?