30 Ekim 2009 Cuma

99 oda

izbe mekanlar,terkedilmiş fabrikalar,eski duvarlar,küflü odalar,ıssız sokaklar ve daha pek çok yer.





herbiri ayrı güzellikde etkileyeci duvar resimleri.








buralarda, mausunuz ile sağa sola,cisimlere tıklayarak yolunuzu bulmaya çalışıp odadan odaya geçerken, ekolu sesler,kimi zaman hoş kimi zaman irite edici müzikler size eşlik ediyor.








4 alman tasarımcının yarattığı bu sanatsal oyun tarzındaki çalışmayı ısrarla tavsiye ediyorum.

bolca boş vaktiniz ve yapacak daha iyi bir işiniz yoksa tabi.



not*sonuna kadar gitmeye çalışın...

23 Ekim 2009 Cuma

yapma


çok çabuk inanıyorsun. inanma.

çok çabuk güveniyorsun. güvenme.

çok çabuk bağlanıyorsun. bağlanma.

çok çabuk kaptırıyorsun. kaptırma.

çok özlüyorsun. özleme.

unutamıyosun. unut.

şunu yap bunu yapma.

vs vs..

**rüyamda gördüm gene, öyle gerçektiki.
bu nasıl bir tutku ki kurtulamıyorum.
sevgime kendim bile şaşırıyorum...

22 Ekim 2009 Perşembe

creep

**bugün radiohead günü olsun çünkü perşembe...
başım ağrıyo,uykum var.
falan,filan,falan,filan son.


20 Ekim 2009 Salı

çünkü göremediğin şeylere inanmakda zorluk çekersin


"dostum!?" derim, "dostum?!" der. böyle geçiyor victor mancini nin ağzından konuşan chuck ın kitabında. bende birilerine böyle demek isterdim, dostum demeyi vede onunda bana dostum demesini. dertlerimi anlatırdım bir bir. böyle oldu şöyle oldu. sonra şöyle dedim ve böyle dedim. dinlemesini isterdim ve "olur öyle dostum, hadi gidip bir şeyler içelim" diyen birilerini isterdim.

deli bir sevgili isterdim. bana yalan söylemesi önemli değildir. güzel olması da gerekmezdi. başkalarıyla düzüşmesi de pek umrumda olmazdı. bana beni sevdiğini söylemesi, bana ihtiyacı olduğunu söylemesi yeterdi, arada arayıp "nasılsın? diye sorması bile yeterliydi.

ama işte herzaman her istediğimiz olmuyor dostum. hatta çoğu zaman hiç bir istediğimiz olmuyor.


günlerin aynı geçmesinden yakınırken değiştirmek için çaba sarfetmeyen insanlardan biri olduğumu kabul etmek isterdim.

hiç bir şey yapmadan herşeyin olmasını beklemek inan sadace bir mucize ve ben artık mucizelere inanmıyorum.

çünkü göremediğin şeylere inanmakda zorluk çekersin.
tanrıyı göremediğim için inanamıyorum.
sevgiyi göremediğim için inanamıyorum.
insanların hep gizlediği birşeyler olur,gizlediklerini hiç bir zaman göremem ve göremediğim için insanlara inanmıyorum.



kendime bile inanmıyorum.
ah dostum, söylermisin bana. ben kimi kandırıyorum? kendimi mi yoksa seni mi?

16 Ekim 2009 Cuma

13 film


**bu filmleri izlemeden ölmeyin...

14 Ekim 2009 Çarşamba

Eskilerden Seçmeler

**Sildiğim Blogdan bir kaç ıvır-zıvır. Birsene olmuş bazıları nerdeyse. Bir şeyleri unutucam diye silinip gitmelerine gönlüm razı olmadı...

feelings (01.08.2009)

[][][][] / "Sigur ros - Gong" / Eric Lerner from Eric Lerner on Vimeo.

daha iyi nasıl anlatılır bilemedim...


herşeyi bırakırsında,bir kendini bırakamazsın ardında... (10.04.2009)

öyle anlar vardır ki, bu dersin, yeter,artık oynamak istemiyorum. uğraşmak didinmek çabalamak bana göre değil.
yoruldum,gitmem gerek biyerlere. yada hiç bir yere gitmeden durmak istiyorum sadece.
ama bilmessinki nereye gidersen git sürüklersin kaderinide
acıların zayıflığın hayal kırıklıkların mutsuzluğunda gelir senle.
işini arkadaşlarını okulunu evini eşyalarını arabanı sevgilini karını metresini çocuklarını anneni babanı çoraplarını faturalarını cüzdanını banka hesaplarını borçlarını porno arşivini herşeyi,ama herşeyi bırakırsında,bir kendini bırakamazsın ardında...


sus lan bi (17.02.2009)

bi siktir git ya,bi defol,bi gözüm görmesin seni. mümkünse bi zaman görüşmeyelim.sıkıldım senden ve kare fayanslı tuvaletinden.harekete duyarlı optik pisuvarından,spot ışıkla aydınlanan aynandan.bayat çayından,sabun kokan ıhlamurundan. sigara kokan kazağından,traş ederken kestiğin suratından.ayrıca o her sabah titreşip duran, öten telefonunuda kıracam bigün.aptal dizilerinde senin olsun.diz vermiş eşofmanların,yakası sünmüş tişörtlerinide at artık istersen. giymediğin gömleklerinide ver birine.yada naparsan yap yaa,bana elleşmede.6-7 ay sonra uyandır beni.tekrar düşündümde sen en iyisi kendi işine bak,ben kendim kalkarım bi ara.


her şey bozuk florasan lambaları gibiyse? (27.12.2008)


Bugün gene insanlara özenirken bir şeyi fark ettim. İstasyondaki sarı çizgileri takip etmem,gelip geçen vagonlara baka kalmam bundan değildi. Başka bir şeydi benim derdim. Sevmek yada sevilmek değil.
Ben olduğumu bilmek, yada varlığımı devam ettirmenin de ötesinde, aynada gördüğüm, ben dediğim et yığını..
Hiç düşündün mü acaba, sevdiğin nefret ettiğin yada bütün hayatım dediğim şeyler omuzlarının üzerinde taşıdığın gri sinir öbeğinden ibaretse?
Ruhun, tanrın, inandığın yada inanmadığın her şey bozuk florasan lambaları gibiyse?
Yanmakla yanmamak arasında gidip geliyormusun sende?...


brokoli günlükleri (25.12.2008)

yataktan kalkmak istemedim gene bugün. sıcak ne güzel dedim hiç kalkmiyim lan. yatiim böyle bi yüzyıl kadar.bi sürü rüya görsem. sonra unutsam kalkınca,ne görmüştüm yaw desem. gerçi rüyamda hep sınava giriyorum. matematik, genel muhasebe falan fişman. hiç birzmanda yetiştiremiyorum. millet hep bitirmiş oluyo benim kağıt bomboş ,panikliyorum napcam diyorum kaldık gene. sonra bi bakıyorum pantol falanda yok üstümde cıbıl kalmışım. noluyo ya diyorum bune hal.asistanlar beni sınıftan atıyo bu halde sınava giremessin diye. o an sıçrıyorum yataktan oh diyorum rüyaymış. nese bugün cuma kalkayımda yarın yatarım artık nabiim. avatarıda izlerim yarın. çoraplarım nerde yaw??


Arioso (23.12.2008)


ağlamaktan gözlerim şişmedi hiç,
kendi ölümümde bile.
izledim üzülenleri,üzenleri.
tıpkı Bach ın o güzelim Arioso'su gibi
seslerin birbirine karıştığı yerde,
kanat çırpıntılarını hissettim.
Keder öyle acı geldiki sonra,
dedim yeter gidelim buradan.
gözlerimden yaş gelmiyor belki ama
kalbim ağlıyor...


Dayak yemenin bedelleri (19.12.2008)

dayak yemek güzel bişey değil.
dövüş kulubünde okuduklarınız gibi iyide hissettirmiyor.
sizi havalı veya aside yapmıyor.
eğer dayağı siz atmışsanız onu bilemem,çünkü genelde hep dayağı ben yerim.
dövüştükten sonra neler olur?
önce hiçbirşey hissetmessiniz,heleki birde damarlar alkolle yüklüyse vede adrenalin patlaması yaşanmışsa.
bağırısınız,küfredersiniz,bazen ağladığınızda olur,inlemek de bunlara dahil tabi.
ama sonra ayılmaya başlayınca yavaş yavaş farkına varırsınız.
aynadaki morarmış gözünüze bakarken boğazınızdaki sızının tırnak izleri olduğunu anlarsınız.
estetik görünüşü siktir edin,yüzüm umrumda değil diyenler olabilir,zaten yeterince çirkinim bir eksik bir fazla farketmez.
ama başka şeylerde oluyor, belki yaşamınızı ömür boyu etkileyecek izler bırakıyor.
örneğin benim başıma gelen saçma sapan boyun düzleşmesi gibi.
gerçi bunu benim psikolojik rahatsızlığıma veriyorlar.
tam 8 aydır tomografiler,mrlar,kan testleri,idrar testleri,ultrasonlar vs vs
daha sayamadığım pek çok şey.
hiç bir şey çıkmayan testlerle doktor doktor hastane hastane dolaşırsınız.
hiç bişeyin yok diyen doktora ozman neden berbat hissediyorum diyemessin.
ailene yalan söylersin. onlarıda tedirgin edersin. finallerine nası girdiğini hatırlamassın bile.
en sonunda doktorun biri sana derki boyun düzleşmesi var sende.
boyun zaten düz değilmi ki diye düşünürken öyle olmadığını anlarsın.
sana bilmem kaçıncı kere çekilmiş baş ve boynunun rötgeninde kemikleri bir bir gösterir.
belli bir eğim olması gerektiğini vs vs bir güzel anlatır. hıhı dersin kafanı sallayıp ama hiç bi bok anlamassın. baş ağrıların yorgunluğun hepsi onun yüzündendir. merak etme ama der ölümcül birşey değildir,kas gevşeticiler ve ağrı kesiciler sorununu çözecek, bir kaç güne iyileşeceksindir.
bok iyileşirsin.
siktiri boktan bir kavgada yediğin dayak yüzünden hayat dediğin şeyden artık nefret edersin.

fizik tedaviyede gittim bu bok yüzünden,hiç kimseye kavgada oldu demessin tabe,yalan uydurursun.Tinerciler saldırdı demek güzel bir yalan olabilir misal.
herkes sana acır,şefkat gösterir. sende akıllı uslu çocuk olmaya devam edersin.
bir kere fiziktedavi görürken ordaki hemşire bi hastasından bahsetmişti.
benim yaşlarımda bir genç bacağına bir bıçak darbesi almıştı. sinirleri kestiği için artık çocuğun o bacağı işlev görmüyordu.
yutkundum,ne kadar acı bişey dedim.
herneyse iyileşme hiç bir zaman olmuyor,en azından tam olarak,bir şeyler hep kalıyor.
yada yeni şeyler çıkıyor. fizikseli geçtim ruhani olarakda yıpratıyor sizi.
eski siz diye bişe varsa o olmuyor artık.
dengesiz bir vücüd,dengesiz bir akıl sağlını beraberinde getiriyor.
yüksek tansiyon hastası olduğunuzu öğreniyorsunuz sonra.
nedeni bulunamıyor tabi gene. doktorlara olan güveniniz iyice sarsılıyor.
iyileştirmen gerek senin beni be adam diyorsun karşındakine. yada madam işte herneyse.
denem tahtası gibi oluyorsun sonra,bu ilaç olmadı başkasını deniyelim. yok bunun dozajı az geldi,
gel bide şöyle yapalım. ,
1 hafta sonra kontrole gelmeyi unutmuyosun ama. bakalım bu seferki yaramışmı ve falan filan falan.
bu sırada günler aylar geçmeye devam ediyor tabi.
işine gidiyorsun eve geliyorsun. bazen rapor alıyorsun, evde yatıyorsun, dışarı çıkmak istemiyorsun.dizi seyretmek unutturuyor sana dertlerini ağrılarını seni,kendini.
ama sonra gene o boktan işine geri dönüyorsun. nefret ediyorsun her zeman kötü hissetmekten yoruluyorsun.
eski hayatını özlüyorsun cumaları cumartesileri dışarı çıkar bira içerdim diyorsun.
şimdi tek isteğinse ölmek oluyor.
ne birileri seni sevsin derdinde oluyorsun nede birilerini becermek istiyorsun,31 çekmek bile bir angarya artık senin için.
bitmeyen okulmuş,ailenmiş, paraymış hepsi okadar boş ki.
uyumak istiyorsun sadece.
kabuslarla doluda olsa karanlığın kollarına bırakmak istiyorsun kendini.
kayıtsız kalmak en iyisi,herşeyden elini çekmek. kurumak kalmak.
uğraşmak yersiz...
sonra telefonun alarmı çalıyor gene.
07:07

13 Ekim 2009 Salı

intikam

Birinin blogda Old Boy filmi hakkında intikamı tanımlamasını gördüm ve çok hoşuma gitti. Gerçekten olan bu aslında. Kocaman harflerle yazma ihtiyacını hissettim. unutmak yada güçlü olmak, bunlar zırva ve zırvaları boşverin.

İntikam, yaptıklarının başkaları üzerindeki etkisini göremeyenlere o sonucu gösterme isteğidir. Ve söylendiği gibi en büyük intikam unutmak filan değildir. Bana kalırsa bu, sadece mantıksal bir aldanmadır. Telkindir.

hede höde


Ulan günlük!
naber lan, aramıyosun. sende iyice hayırsız oldun çıktın ha. türksel bile arada mesaj atardı "haydi gençtürkselli sevişmeye" diye o bile unuttu artık. jarjı tam 2 hafta hiç bitmedi telefonun :) o da oyun oynadım diye bitti allah bilir. diabloda bir karakter açtım yeni, adını Büdü koydum. fekat o da ben gibi pek concik bişe oldu. paso ölüp duruyo. bi doğru düzgün level atlıyamadım lan. hasta oldum bide mine koyim boğazım başım ağriyo. hayattan bezdim be günlük. gitarıma tel aldım çaldım biraz lakin baktımki paslanmışım bıraktım gene öyle. geceler daha da bi uzadı sanki geçmiyo. 10 oldumu uykum geliyo. yatıyorum ama uyuyamıyorum. siktiriboktan rüyalar görüyorum. noluyo lan diyip kalkıyorum sonra sabah oluyo zaten. sonra ,sonrada bişe yok işte aynı git gel falan.
öpüyorum seni şimdilik sevgi ile. pragda görüşürüz.

8 Ekim 2009 Perşembe

modern çağın köleleri


ulan hergün daha bir zor gelmeye başladı yatakdan kalkmak. uyuduğumdan değil. uyuyamıyorum zaten o başka bir hikaye. hergün teneke kutulara tıkanan konserve balık gibi ordan oraya gidip gelmek anlamsız gelmeye başladı iyice. yolda bile aynı insanları görüyorum hergün, aynı yerlerde bekliyen. öğrenciler,şık giyimli,yüksek topuk ayakkabı giyen kadınlar,jilet gibi takım elbiseli erkekler,salaş tipler,şöförler, işçiler, işsizler... hepsi yorgun hepsi mutsuz,umutsuz. birinin de yüzü gülsün birkere. bize dayatılan iyiyi güzeli kendi idealleri sanan insanlar. kendi hayatlarında var olmayan, belkide hiç yaşamadıkları,yaşayamayacakları sevgiyi,aşkı dandik türk dizilerinde arayan insanlar.dram dolu hayatları bir kutudan çıkacak bol sıfırlı paralara endeksleyen insanlar.duyguları,beklentileri,umutları sömürülen insanlar. düşünmeyen,sorgulamayan insanlar.

birşeylere sahip olmak için didinenler, hiç bir çaba sarf etmeden, herşeye sahip olanlar için çalışmaya devam ediyor.

modern çağın köleleri...

6 Ekim 2009 Salı

bir hikaye


-Kalk dedi kalk!! Burada yatamazsın.
Gözlerini açtı. Doğruldu.Soğukdan büzüşmüş ellerine baktı.
cebinden yarım bir sigara çıkarıp yaktı. Bir nefes çekip karşısındaki adama baktı.
-Nerede yatayım peki söyle dedi.
-Ne bileyim ben nerde yatarsan yat. Kitliycem kapıları yatamassın burda dedi tekrar.
Yanıp sönen florasan ışığında umutsuzça çırpınan bir güveye takıldı gözü.
-Doğu trenini bekliyorum dedi. Nolur burda yatsam?
-Git dışardaki bankta yat o halde! Doğu Treni sabah 7 de gelir hem.
Otelmi sandın burayı?
Bir nefes daha çekti sigarasından.
-Peki dedi öyle olsun napalım.
Bohçaya dönmüş yırtık sırt çantasını alıp dışarı çıktı.
Ardından kapıları kilitlerken hala söyleniyordu adam.
-bütün delilerde beni bulur. valla bırakcam bu işi...
Bu dediklerine güldü.
-Nah bırakırsın dedi içinden.Kim bilir kaçıncı yeminin bu.
Belki bi 10 yılını daha bu köhne istasyonda geçireceksin.
Aldığın 3 kuruşla çocuklarını senin yaşayamadığın hayatı yaşasınlar umuduyla okullara göndereceksin.
Kim bilir belki şansları yaver gider,kim bilir... dedi.
Sağına soluna baktı. Harbiden napıcaktı şimdi.Kaloriferli istasyon cazip gelmişti geceyi geçirmek için.
Trene falan bineceği yoktu.Gittiği bi yerde yoktu aslında.
Herşeyini kaybeden bir adamın gidecek yeri olmazdı.
Sıska kollarını saran montunu çekiştirdi.
Kalın siyah atkısını iyice boynuna doladı.Omuzlarını kesen çantasını düzeltti.
Sigarasının közlenmiş ışığında karları gıcırdata gıcırdata ağır aksak yürümeye başladı.
Babasının sevdiği bir türkü geldi aklına.
Gülümsedi,türküyü söylemeye koyuldu.
Gözlerinden yaşlar süzülürken gökyüzünden de kar taneleri düşüyordu.
İnce uzun adamın silueti gözden kaybolurken geriye kardaki adımlarıyla, sigarasının belli belirsiz dumanı kalmıştı...

4 Ekim 2009 Pazar

Sonsuza Dek



Yaşamlarımız arasında büyüyen boşluk

Ebeveynlerimizin hiç sahip olmadığı

O düşünceleri durdur, zihnini kontrol et

Küçümsediğin şeyleri değiştir

Oh sen yaşlısın dediğini duyuyorum

Bu ilgienmediğim anlamına gelmez

Artık buna inancım yok

Değersiz bir sebep için acınası edimler

Başlangıçta, biz kazanıyorken

Gülümsemelerimiz hakikiyken

Ama şimdi affedilemez, sonsuza dek

Sonsuza dek

Dünya mültecilerle dolu

Tıpkı senin ve benim giibiler

Ama insan olarak bir seçme hakkımız var

Tüm gücüyle birlikte boşluğa son vermek için

Bu yüzden unutma ya da rol yapma

Sonuçta her şey aynı şimdi

Başka bir yaşamda düzenlenmişti

Günlerimi mahvediyor ve gecelerime dadanıyor

Başlangıçta, biz kazanıyorken

Gülümsemelerimiz hakikiyken

Ama şimdi affedici değil, sonsuza dek

Sonsuza dek...